Gilad Weiss Söyleşisi: “HAVADA GİTAR ÇALARKEN!”

Scroll down for English

 

2012 mayısta sosyal medya üzerinden bir mesaj aldım. Erkan Oğur hayranı bir yabancı, kopuz ve Oğur sazı hakkındaki sorularına cevap verip veremeyeceğimi soruyordu. Kısa bir zaman sonra benden bir kopuz yapmamı istedi. Ben ise kabul etmedim. Yeni yeni bir şeyler yapıyordum ve yurtdışına saz gönderme cesaretim yoktu. Ama Gilad ısrarcı oldu ve hatta kopuzu kabul etmemden kısa zaman sonra bir de Oğur sazı istedi. Yaptığım ilk Oğur sazı budur.

O yılın aralık ayında ilk kez Türkiye’ye geldi. İstanbul’da Ekrem ustadan perdesiz gitarını ve benden de kopuz ve Oğur sazını aldı. O zamandan beri Gilad’la iyi arkadaş olduk. Türkiye’ye çok defalar gelip gitti. Bizi de sevgili arkadaşım Sercan Baş ile İsrail’e davet etti. Bir hafta kadar orda kaldık ve büyük bir festivalde birlikte çaldık. Gilad’a başka sazlar da yaptım. Birlikte birçok konserde çaldık. Ondan gitarla ilgili pek çok şey öğrendim.

Üzüm Kokan Semt Dergisi için yaptığım bu üçüncü röportajda bu meraklı müzisyeni size de tanıtmak istedim. Epeyce uzun sayılabilecek bir söyleşi oldu.

@facebook

@instagram

@youtube

www.giladweiss.com

 

  • Engin: Sevgili Gilad, Üzüm Kokan Semt için bu röportajı vermeyi kabul ettiğin için teşekkür ederiz. Klasik bir soruyla başlamak istiyorum: Okurlarımızdan bir çoğu muhtemelen senin hakkınızda pek bir şey bilmiyor. Bize hikâyeni anlatır mısın? Kimdir Gilad Weiss? ?

Gilad: Ben teşekkür ederim 🙂 Röportaj yapmak benim için büyük bir onur. Adım Gilad; İbranicede sonsuz mutlu demek 🙂 ve ayrıca eski İsrail ve modern Ürdün’deki bir dağlık bölgenin adı. İsrail’de doğdum ve büyüdüm. 9-10 yaşlarında annem, Slash’in (Guns and Roses) November Rain solosu sırasında beni “havada gitar çalarken” yakaladıktan sonra gitar çalmaya başladım 🙂 Çocukluğumun çoğunda, Rock, blues ve (Amerikan) folk müziği çaldım ama her zaman daha “saykodelik” şeylere tutkum vardı (eski Pink Floyd tarzı gibi, modern elektronik anlamda değil). İster inanın ister inanmayın, Türk müziğine olan ilgimin yeşermesinin kökeninin bu olduğuna inanıyorum (çünkü modal bir müzik biçimiyd,). Çok daha gençken Tel Aviv sahnelerinde birçok İsrailli grupla çaldım. Ayrıca liseden sonra da uzun bir süre devam eden aktif bir lise grubum vardı. İsrail Rock tarzı çalıyorduk. 2003 yılında hepimiz askerde iken bir albüm yaptık (Askerlik İsrail’de zorunlu ve “paralı askerlik” seçeneği yok ?). O sıralarda, hâlihazırdaki seviyeme sıkışmış olduğumu hissettim ve gitar öğrenmeye geri dönmeye karar verdim. Bu sefer müzik teorisini ve enstrümanın bilgisini yoğun bir şekilde kullanmaya çalışan bir öğretmen buldum. Onun mottosu “Teoriyi ve gitarın nasıl çalınacağını öğretirim, onunla isterseniz Eskimo müziği çalarsınız, beni ilgilendirmez” idi. Bu yaklaşımı sevdim çünkü diğer tüm iyi hocalar o zamanlar hiç ilgilenmediği Jazz’ı öğretiyordu. Tüm bu süre boyunca Tel Aviv’in bağımsız rock sahnelerinde hâlâ çok aktiftim.

  • Engin: Türk müziğiyle ne zaman ve nasıl karşılaştın?

Gilad: Bunun aslında güzel bir hikâesi var… Birçok şeyin kesişimi… Bana Türk müziğinden ilk bahseden arkadaşım, birlikte çaldığım ve dünyadaki başka müzik türleriyle ilgilenen biriydi ve bana her zaman “Amerikan b…’undan kafanı çıkarmalısın!” derdi. Bir diğer (etki), hocamla birlikte zaman geçirirken birkaç kez Türk müziğinden konuşmuştuk. Üçüncüsü ise bazı arkadaşlarla akşam vakitlerinde bir sohbette oturduğumuz gecede oldu. O gece birden, hemşerim ama benden yaşça büyük ve daha çok da şöhretiyle tanıdığım bir başka adam bize katıldı. Ben onu harika bir gitarist olarak tanıyordum ama sonunda birlikte çalabileceğimiz bir durumda bir araya geldiğimizde, gitar yerine bir ud çıkarıp gitarı bıraktığını ve artık sadece Türk müziği çaldığını söyledi. Bu benim için çok garipti. O zamanlar Türkiye hakkında bildiğim tek şey Hasan Şaş, Hakan Şükür, İlhan Mansız ve kaleci Volkan’dı ? ama o adam yarı Türk’tü, bu yüzden de bunun bir tür “köklere dönüş” olayı olduğunu düşündüm. Bu arada bahsettiğim adamın adı David. O gece, onun uduyla country-blues denediğimde bana kızgın bakmıştı ?

Son önemli unsur aslında müzik teorisiyle ilgiliydi. O zamanlar gerçekten sevdiğim ve üstüne zaman harcayıp öğrendiğim en önemli şey müzik modlarıydı. Ancak bazı garip isimleri vardı: Yoni (İonan), Dori (Dorian) vs. Bu yüzden de bir gün bu isimlerin anlamlarını aramak için -o zamanlar pek de akla gelmeyen- interneti kullanmaya karar verdim. Ve gördüm ki bunların hepsi Anadolu’daki eski yerleşimlere ait isimler.

Bütün bu tesadüflerin birbiriyle bağlantılı olduğunu anlamam ise şöyle oldu: 2010 yılındaydı, iyi hatırlıyorum, çünkü dünya kupası zamanıydı ve ben ve bazı arkadaşlarımla maçlar üstüne bahis oynamıştık. Bazı garip bahislere girdim. Örneğin, İtalya grup aşamalarını geçemez, Uruguay yarı finallere gidecek gibi… Bütün arkadaşlarım bana güldüler ama bu garip fikirler sayesinde kazandım ve parayı aldığım gün David beni aradı. Yeni bir ud aldığını ve onun eski udunu satın alıp almayacağımı sordu. Öyle yaptım ve gerçekten böyle başladı … o zaman henüz ne Erkan Oğur’u ne klasik Türk müziğinin ne olduğunu biliyordum. Türk sanat müziği nedir, arabesk nedir… ve en önemlisi ne türkünün ne olduğu hakkında bile bir fikrim yoktu.

 

  • Engin: Seni bu müziğe en çok çeken şey neydi?

Gilad: Beni bu müziğe en çok çeken şey, onun modal unsuru. Daha gençken kafamda müzik duyuyordum ama ne sözel olarak ne beste ne de çalma tarzında bunu ifade edebiliyordum. Türk müziğine açıldığımda (özellikle Erkan’ı keşfettikten sonra) işler o noktaya doğru evrilmeye başladı. Sanırım teknik olarak bu müziğin büyük bir kısmını oluşturan artikülasyonları, nüansları ve emprovizasyonel doğası. Sanırım bunun teknik ifadesi, bu müziğin doğasında bulunan emprovizasyon, nüans ve söyleyişler.

  • Engin: Başladığın zamanlar makam müziğini ve koma sesleri dinlemek zor veya garip geldi mi sana?

Gilad: Aslında Türkiye’deki insanlar belki bunu bilmiyor olabilir ama makam müziği İsrail’de çok yaygın, bize hiç yabancı değil. Tabii ki Batı kültürlerinden daha fazla etkilenerek büyüdüm (rock, blues, schwartzenneger filmleri vs.). Bence bu genç Türkler için de yaygın bir durum. Ama ilginç olan, mikrotonaliteyi Türk müziğindekine göre düşünürseniz, aslında Arap ve Arap-Yahudi tarzından çok ustalıklıdır (incelikli), ki bu gerçekten tercih ettiğim bir şey. Yani Türk müziğinin entonasyonu, kulağıma burada duyduklarımdan daha hoş geliyordu bir şekilde. Elbette bu bir genelleme ama bence bu tür müzikleri dinleme ve çalma deneyimi üzerinde büyük bir etkisi var. Bu arada 80’li ve 90’lı yıllarda (Türk) arabesk müziği İsrail’de gerçekten etkiliydi ve filmleri, müziği hatta giyim tarzını bile etkiliyordu. Bugünlerde popüler. Hatta yeni bir Türk filmleri kanalımız var ve birkaç gün önce “Martıların Efendisi”ni izledim; çok çok güzel bir film ?.

  • Engin: Klasik Türk müziği hakkında ne düşünüyorsun? Çalar mısın yoksa sadece dinler misin? Yahut pek ilgini çekmez mi?

Gilad: Başta ud ve biraz klasik Türk müziği öğrenmeye başladım. Ama aslında türküleri duyduğum anda (Erkan’dan da önce) çekimine kapılır buldum kendimi. Türküler elbette farklı bir karaktere sahip ama tekdüzeliğinde*, bana bir yolculukla aynıymış hissi veren şey bir şey var. Aynı zamanda benim için en fazla anlam ifade eden müzik unsurları, yani artikülasyon, nüans ve duygu için harika bir araç. Tekrar (gibi görünen durum) aslında bir yanılsamadır. Çünkü türkü boyunca her küçük nüans taze bir hayat verir. Benim anlayışıma göre üst düzey bir müzisyeni amatör bir müzisyenden ayıran şey de bu nüanslar ve yenilikler. Erkan gibi müzisyenler bana göre bu enerjiden (bilerek veya bilmeyerek) gerçekten faydalanıyorlar.

 

  • Engin: Ud’la başladın ama perdesiz gitara nasıl geçtin? Bir gitarist için daha kolay olsa gerek?

Gilad: Bazı ud icracıları için YouTube’u izlediğim bir gün, o zamanlar açık ve yeni olan YouTube algoritması, beyaz saçlı ve bıyıklı bir adamın bir videosunu önerdi. İlginç görünüyordu, ben de tıkladım. “Bir sevda şarkısı”nın, eski ve bence en iyi versiyonu idi bu video. Daha ilk notalardan büyük bir şeyin olduğunu anlamıştım. Müziğin ‘kokusunu’ alabiliyordum!!! Müziğin ‘kokusunu alabiliyorum’, birinin benden alabileceği en yüksek iltifat (mesela Pink Floyd’un ‘A Pillow Of Winds’i başka bir örnek)

“Dönen fotoğraflar”dan oluşan klip, bu tuhaf (olumlu anlamda) adamın resimlerini göstermeye başladı ve birden kafam yandı: Adamın perdesiz gitarları vardı! Hemen ucuz Romen gitarımın perdelerini çıkardım; gerçekten, tam o anda. Dürüst olmak gerekirse, klasik perdesiz gitarı ilk defa onda görmedim ama ondan önce gördüğüm o kadar kötü (sesi kötü, telleri yüksek) idi ki ciddi bir şey olduğunu düşünmemiştim. Erkan’ın videosu bana yanıldığımı gösterdi bu yolculuğumun başlangıcı oldu.

Bu aynı zamanda son kez ud çalışım oldu. Normal bir gitara hâlihazırda hâkim olduğunuzda, perdesiz bir gitara alışmak bir şekilde daha kolaydır. Ama uddan daha kolay olduğunu söyleyemem. Udun uzun bir geleneği ve kendilerinden öğrenilmesi gereken birçok ustası vardır. Baskın olması kolay, dışa dönük ritmik bir çalma tarzına sahiptir. Perdesiz gitar hâlâ genç bir enstrüman, geliştirmesi gereken pek çok şey var. Ama aynı zamanda beni çeken şeydi bu durum. Aslında perdesiz gitarı amplifiye edip kaydetmenin zorluklarından dolayı ses prodüktörlüğünü öğrendim.

  • Engin: Erkan Oğur’dan çok etkilendiğini konuştuk. Neden? Onu kişisel olarak senin için ve genel olarak müzik için farklı kılan nedir? Girit’te, Labirent Müzik Okulu’ndaki seminerine katıldığını da biliyorum.

Gilad: Evet, tabii ki Erkan, daha önce de bahsettiğim gibi benim üzerimde çok büyük bir etkiye sahip. Dediğim gibi, perdesiz gitarı elime almam için vesile oldu ve müziğe olan genel yaklaşımı benim için gerçekten ilham verici. Müzikten zevk almamı ve gelişimimi engelleyen bir sürü (psikolojik) yükten onu anlamaya çalışarak kurtuldum. ‘Doğru’ veya ‘kabul edilebilir’ olan ya da her neyse onu umursamadan kendi işini yapan bir adam gördüm. Ama bunu yaparken de en yüksek ifade seviyelerine çıkaran… Gençken küçümsediğim bir tür olan caza nihayet onun sayesinde âşık oldum. Onun nüansları ve söyleyişleri, gözlemlediğim ve içselleştirdiğim en büyük zevk oldu.

Bu arada, çoğu insan Erkan’ın perdesiz çalmasını önemsiyor ama aslında ben her zaman onun armonileriyle hipnotize olup büyülendim. Aranjmanları bu dünyanın dışında. Sadece Bülbülüm Altın Kafeste ve Dersim Dört Dağ İçinde’yi bir daha dinleyin. Ama oradaki armonik dokulara dikkat edin. Ve sonra Haydar’ı dinleyin: “Bu nedir ya!?!?” Girit’teki derslerinde ona her zaman armoniyi sordum ama hatırlamadığını söyledi ? Sanırım belirli bir parçanın düzenlemesini istediğimi düşündü, ama ben aslında onun yaklaşımını öğrenmek istiyordum. Ayrıca ona armoni hakkında soru soran tek kişinin ben olduğumu söylemişti. ?

  • Engin: Sevdiğin veya etkilendiğin diğer müzisyenler kimler? Başka hangi müzikleri dinlersin?

Gilad: Türkiye’den, şahsen tanıdığım ve rahatlıkla da arkadaşım diyebileceğim Okan Murat Öztürk’ün büyük bir hayranıyım ? Okan, dikkat çekici bir icracı ve vokal olmasının yanı sıra, aynı zamanda çok yoğun bir şekilde işin armoni tarafındadır. Hatta mikrotonal armoni hakkında yazdığı bazı makaleleri biliyorum. Prodüksiyonları da müthiş ve Erkan’ın aksine her şeyi hatırlıyor ? İzmir’de yaptığım bir konsere konuk olduğu için çok şanslıydım. Ayrıca atölye ve konserler için iki kez İsrail’e geldi.

Erdal Erzincan’ın, üzerimde büyük bir etkisi vardır. Erdal’a yıllarca gitarla eşlik etmiş olan Şeyhmus Fidan’ın tarzını çok seviyorum. Özellikle Erkan Çanakçı’yı çok beğeniyorum. Nüans ve söyleyişlerinde istisnai olanların harika bir örneği ve ayrıca yumuşak çalım tarzını her zaman sevdim. Türkü dünyasının modern icracılarının birçoğu: Adem Tosunoğlu, Sinan Ayyıldız gibi kişisel dostlar; Tuncay Balcı, Sabahat Akkiraz gibi Alevi tarzı söyleyenler; Ersin Perçin, Cengiz Özkan, Erol Parlak… Sevgili arkadaşlarım Sercan Baş ve Engin Topuzkanamış… elbette liste çok uzun. Cenk Erdoğan’ın da büyük etkisi var ve yol boyunca bana çok yardımcı olan harika bir adam. Ayrıca Taksim Trio’dan İsmail Tunçbilek’i beğeniyorum. Muhlis Berberoğlu harika. Âşık Veysel tabii ki ve sanırım belki de hepsinden önce Ramazan Güngör… Onun dehasını anlamam biraz zaman aldı ama birden farkına vardığım ve aklım onu ​​özümsemeye hazır olduğunda, hızla beğeni basamaklarımda yükseldi.

Bu günlerde ayrıca birçok erken dönem Batı müziği, Orta Çağ-erken dönem polifoni ve çoğunlukla barok dinliyorum. Aslında üç yıl önce bir Barok Lute satın aldım ve her gün pratik yapıyorum. Gerçekten çok seviyorum ve icra tarzım tamamen değişti. Biraz barok lavta müziği merak eden varsa, Michal Schaffer’ın “French Baroque Lute Music”ini (YouTube’da bulabilirsiniz) ve Robart Barto tarafından kaydedilen her şeyi, özellikle Sylvius Leopold Weiss 1. ve 5. bölümü şiddetle tavsiye ederim.

 

  • Engin: Türkiye’yi defalarca ziyaret ettiğini biliyorum ve hatta ilkinde atölyeme gelmiştin ? Benim açımdan da çok ilginç ve heyecan verici bir hikâye. Çünkü dostluğumuz bu ziyaretle (aslında bundan önce sosyal medya aracılığıyla) başladı ve hâlâ devam ediyor. Bize ziyaretlerinden, Türkiye hakkındaki duygularından, kültürden, yemeklerden… müzik dışındaki konulardan bahseder misin?

Gilad: Evet Türkiye’ye ilk gelmem, 2013 yılında Ekrem Özkarpat’ın* gitarının yanı sıra benim için yaptığın kopuz ve Oğur sazını almak için oldu. O zamanlar Hasan Şaş, Hakan Şükür, İlhan Mansız ve kaleci Volkan’dan biraz daha fazlasını öğrenmiştim ? “Soğansız” ve “indir”i* de öğrenmiştim. O zamandan beri çok kez geldim ve korona olmasaydı muhtemelen şimdi de orada olurdum. Türkiye’yi gerçekten çok seviyorum. Çok sevdiğim ve şimdi kardeşim saydığım harika birer arkadaş olan birçok insanla tanışma şansı buldum. Görmem gereken çok güzel yerler ve daha fazlası var. İzmir çok zaman geçirdiğim ve her zaman çok sevdiğim bir şehir. Ayrıca İstanbul’u da çok seviyorum. Evet biliyorum kalabalık ve dürüst olmak gerekirse kalabalık yerlerden hoşlanmıyorum ama İstanbul’da bundan rahatsız değilim. Sanki şehrin kendisi yeterli, belki de Boğaziçi, belki tarihi ve mimarisi, belki kültürün karışımı, insanların karışımı… bu tam olarak karışımın doğru olması ile ilgili bir şey, müzik prodüksiyonundaki gibi: en önemli kısım karışım (mix). Miks, kaydın tüm soundunu tam anlamıyla değiştirebilir. Yemekler harika ama ben yarı Libyalıyım. Hiçbir şey yemeğimizi yenemez, üzgünüm ? ama Türk yemeklerini seviyorum, midye harika, kebaplar ve tabii ki favorim tantuni ? ayrıca Türk kahvaltısı da en iyisi.

 

  • Engin: O zaman kopuz ve Oğur sazına gelelim. Bu tabii benim hikâyemin de bir parçası. Geldiğinde çok heyecanlı ve gergin olduğumu hatırlıyorum. Sen o zaman zaten bağlama çalıyordun değil mi?

Gilad: Evet ama çok erken bir aşamaydı. Bağlama çalıyordum, Erkan’ın videolarını seyrediyordum ve albümlerini dinliyordum kopuzu çok merak ediyordum. Zaten seni de Facebook’ta o şekilde buldum. O zamanlar çok daha yumuşak ve rahat bir ortamdı, bugünkü gibi berbat siyasi atık çöplüğü değildi ve bu tür bağlantılar kurmak gerçekten yeni ve heyecan verici bir şeydi. Neyse ki bu sanal bağlantıyı gerçek bir bağlantıya çevirmek için iyi bir zamandı ve böylece gerçek hayatta tanışabildik. Bu hâlâ gerçekten mutlu olduğum bir şey ve dürüst olmak gerekirse herkesi gerçekten özlüyorum … Tekrar gelmek için sabırsızlanıyorum.

 Engin: Başka hangi enstrümanları çalıyorsun? Çalmayı en çok sevdiğin, “asıl” enstrümanın var mı?

Gilad: Güzel soru ?? Birçok sazım var; belki çok fazla ? Hangisinin asıl olduğunu söyleyemem, bu değişiyor. Bu günlerde çoğunlukla Barok Lut ve garip ama Stratocaster’ımı çalıyorum ? Neredeyse sadece perdesiz gitar çaldığım zamanlar oluyor. Her zaman kendime sorarım, sadece birini seçmek zorunda kalsaydım hangisini seçerdim diye. Hâlâ bir cevap bulamadım. Ama büyük ihtimalle Ramazan Cura olacak* ? Köpeğimi oyun için çıkarıp yürürken çalmaktan çok keyif alıyorum. Birkaç elektro gitarım var: iki altı telli, çift saplı ve bir tane de sekiz telli … Her çeşit kopuz: Oğur sazı ve 13 telli kopuz ve gerçekten sevdiğim bir bas kopuzum var. İstanbul’da Natürel Müzik’ten aldığım çok güzel bir uzun sapım var ve Erkan Çanakçı’nın almamda yardımcı olduğu güzel bir kısa sap geliyor. İki bas gitarım ve bir de klasik gitarım var.

Engin: O zaman, senin için tasarladığım 13 telli lute-kopuzu da sorayım. J Bu fikir nereden aklına geldi? Yaptırmaya değer, kullanışlı, güzel bir enstrüman oldu mu sence?

Gilad: 13 telli lute-kopuz, barok lavta tarzını bir kopuzla birleştirme girişimiydi. Onunla çaldığım ‘Bir İncecik Duman Tüter’ için yaptığım aranjmana bakabilirsiniz. 6 telliyi daha fazla çalıyorum, ama aslında bunun sebebi telleri değiştirmem gerekiyor ve çok tembelim ? 13 telli işlevsel bir enstrüman ancak mikrofonlanması veya küçük bir odada, küçük seyirciye çalınması gerekir. Tıpkı Barok lavta gibi tek başına çalınması gereken solo bir enstrüman. Bir grup içinde çalınması zor görünüyor. Belki küçük bir grupta, bir şarkıcı ve sade bir perküsyon ile…

 

  • Engin: Bize başka neler yaptığından bahset biraz. Konserler, dersler veriyor musun? Albümler? Sevgili dostumuz Melisa ile albümünüzü bekliyorum biliyorsun. Bir buçuk yıl önce, o albümün ham halinden bazı parçalar dinlediğimde beni çarpmıştı. Müthiş sesler vardı! E hadi artık, ne zaman duyabileceğiz?

Gilad: “Taluş” adlı albüm 1 Ocak 2021’de tüm dijital platformlarda ve mağazalarda çıkacak. Gerçekten de çok güzel bir albüm oldu ? Onu dinlemekten kendim de zevk alıyorum ? Melisa ile çalışmak gerçekten harikaydı ve sonuç hayal ettiğimden çok daha iyi oldu. Bu arada ayrıca perdesiz gitarda doğaçlamalardan oluşan “Improvisations On Fretless Guitar” adlı bir solo albümüm var. Baştan sona başka hiçbir şey olmadan sadece tek bir gitar. Bu albümü gerçekten çok seviyorum çünkü her zaman Erkan’ın yapmasını düşündüğüm bir şeydi. Ama onun yerine kendim yaptım, bu yüzden hoş bir şey. Ayrıca yüzde yüz doğaçlama olduğu için, dinlediğimde sanki başka biri gibi çalmış gibi hissettiriyor, ki bu harika bir duygu.

Bugünlerde korona yüzünden nadiren konser veriyorum ama uzun yıllardır müzik dersleri veriyorum. Şu sıralar İsrail’in kuzeyinde bir okulda öğretmenlik yapmaya başladım. Zamanımın çoğunu pratik yaparak geçiriyorum. Hâlâ standartlarıma göre yeterince iyi değilim bu yüzden çalışmaya devam ediyorum ?

  • Engin: Salgında durum nedir? Hayatını değiştirdi mi veya herhangi bir kapı açtı mı? Devam eden durumdan, özellikle ekonomik açıdan çok kötü etkilenen birçok müzisyen tanıyorum. Bir müzisyen olarak hayatta kalmak zaten kolay değil ve şimdi de pandemi eklendi!

Gilad: Evet, pandemi açıkça beni etkiledi, ama aslında daha önce bahsettiğim öğretmenlik işini kabul edebilmek için müsait olmamı sağladı. Pandemiye kadar, Türkiye ile İsrail arasında git gel yaptığım için sabit bir işe bağlanmam zordu. Daha önceleri özel derslere, konserlere ve projelere güveniyordum. Şimdi ise Türkiye’ye gidemediğim için bu iş teklifini kabul edebildim. Yani bir anlamda ekonomik durumum iyileşti. Ama aslında bu pek de hoşlanmadığım bir durum. Maskeleri görmek ve insanların zorluklarını duymanın yanı sıra, sözde “uzmanlar” ve politikacıların gündemlerini sürdürmek için kullandıkları yolu görmek pek de güzel bir durum değil. Bitmesini gerçekten çok isterdim ama getireceği ekonomik çöküş konusunda iyimser değilim.

  • Engin: Yinon Muallem ile çaldın ve onun “Give Me Some Light” adlı parçasını çaldınız birlikte. Yinon, uzun süredir İstanbul’da yaşayan harika bir İsrailli müzisyen. Bu proje nasıl hayata geçti? Bundan önce de birbirinizi tanıyordunuz değil mi?

Gilad: Yinon, hem müzik bakımından hem de kişisel olarak benim için her zaman büyük bir ilham kaynağı oldu. Türkiye’ye gidip insanlarla ve müzisyenlerle buluşma hayalimin imkânsız olmadığını onun örnekliğiyle gördüm. Yinon ile ortak klibimizin yayımlanmasından yaklaşık bir ay önce bu fikri tartıştık. Aslında çok hızlı bir projeydi. Birbirimizi yıllardır tanıyorduk, on yıl kadar önce ondan bazı dersler almıştım ve bunun bir iş birliği için güzel bir zaman olduğunu düşündük. Umarım daha fazlası da olacak.

 Engin: İcracı olmanın yanında bestecilik yönün de var. Müziğinde hangi bileşenler var? Nasıl beste yaparsın? Neler seni harekete geçirir?

Gilad: Kendimi çok fazla besteci olarak görmüyorum çünkü esas işim oldukça ciddiye aldığım doğaçlama. Doğaçlamalarımda ve doğaçlama pratiklerimde aslında (Cells, raws, kontrpuan vb. gibi) kompozisyon tekniklerini kullanıyorum. Nadiren gerçek bir beste yapıyorum. Bu birkaç farklı şekilde olabiliyor: ya bir fikri kafama yerleşene kadar tekrar edip onu geliştiriyorum ya da bir kâğıt parçası alıp üzerine müzik yazıyorum. Bazen de yazmak için bir bilgisayar kullanıyorum, bu da güzel. Kendimi Barok Lut için çokça besteler yaparken buluyorum, ama bunu sadece enstrümanlar bana yaptırıyor. Elime bir kopuz veya perdesiz gitar aldığımda, sanki doğaçlama yapmamı istiyorlar. Lut ise tekrar istiyor. Gerçi bunun tersini de yapıyorum (yani kopuz / perdesiz gitarda beste ve lut ile doğaçlama). Şu anda en büyük sorunum tırnaklar. Perdesiz gitar için tırnak lazım, lutta ise tırnaksız güzel. Bu gerçek bir çıkmaz.

Engin: Yakında yeni projeler var mı?

Gilad: Albümümüz yakında çıkacak. Umarım yakında büyük bir İsrailli müzisyene bir projede eşlik edip perdesiz gitar çalacağım, bakalım nasıl olacak. Ve umarım tırnak sorununu çözebilirim.

Şu anda herhangi bir konser vs. yok. Ben zaten çok konser veren biri değildim ama şimdi korona durumu daha da kötüleştirdi… Göreceğiz, genellikle (kendi projelerim dâhil) projeler beni buluyor bu yüzden sabırla bekliyorum.

 Engin: Bu açık yürekli sohbet için teşekkür ediyor ve en kısa zamanda seni tekrar buralarda görmeyi umuyoruz.

Gilad: Ben de hem sana hem de bu röportajı okuyacak olanlara teşekkür ederim. Ve evet- ben de tekrar gelmeyi dört gözle bekliyorum, inşallah tez zamanda…

(Çeviri: Engin Topuzkanamış*)

 

* Türkülerdeki sürekli ezgi tekrarını kastediyor. Türküler, birçok kimse için bu sebeple monoton ve basit görülür. Monotonluğu kıran makam ve nüanstır.

* İstanbul’da yaşayan, Türkiye’nin en önemli gitar yapımcılarından.

*  İnternetten türkü albümleri ararken ilk öğrendiği Türkçe kelime: “indir” ? Bir de soğansız çünkü soğan alerjisi var.

* Ramazan Güngör’ün çaldığı, üç telli parmak curayı kastediyor.

* Çeviriyi gözden geçirerek düzeltmeleri yapan sevgili kardeşim Ersoy Topuzkanamış’a teşekkür ederim.

 

Interwiev with Gilad Weiss: “Air Guitaring!”

 

  • Engin: Dear Gilad, thank you for accepting to give this interview for Üzüm Kokan Semt. I want to start with a classical question: Some of our readers probably not know much about you. Could you please tell us about your story or Who is Gilad Weiss? ?

Gilad:  I thank you 🙂 it’s a big honor for me to be interviewed. I am Gilad, it means sonsuz mutlu in hebrew 🙂 and also the name of a mountain area in ancient israel and modern day jordan. I was born and raised in israel and i started playing guitar at age 9-10 after my mom caught me “air guitaring” to Slash during the November Rain solo 😉    Most of my childhood I played normal Rock stuff as well as some blues and (american) folk but I always had a passion for more ‘psychedelic’ stuff (as in early Pink Floyd sense, not modern electronic sense)… believe it or not I believe that that’s the root from which my interest with Turkish music grew (because it’s a modal form of music).     As a young man I played with many Israeli groups in the Tel Aviv scene and I had an active high school band that lasted for a long while after high school.. it was Israeli Rock style and we made an album back in 2003 while we were all serving in the army (it’s mandatory in israel… and no option for “Money Soldier” ?). At around that time, while i was a soldier, I felt like I’m stuck with my skill level and I decided to get back to learning the guitar. This time I found a teacher who was heavily inclined to using music theory and knowledge of the instrument, his catch phrase was “I teach theory and how to operate a guitar, I don’t care if you play Eskimo music with it”… I liked that approach since every other highly regarded teacher was teaching Jazz, which was far from my interest at that time.. all that time i was still very active with the Tel Aviv independent rock scene.

  • Engin: When and how did you come across with Turkish music?

Gilad:  It’s actually a nice story… It’s a crossover of several things that happened… one guy that I was playing with alot was really into other types of world music and he always told me things like “you have to take your head out of America’s as**”… as well as mentioning Turkish music from time to time.     Another one is my teacher who once or twice during our time together mentioned Turkish music.     The third element was a night that me and some friends were sitting in a sohbet like evening when suddenly another guy, from my native town, but older than me and I knew him mostly by reputation, joined us. I knew him as a great guitar player but finally when we meet in a situation that we can play, instead of a guitar he pulls out an Oud and declares that he quit guitar and from now on he plays only Turkish music. That was very strange for me, all I knew about Turkey at that time was Hasan Şaş, Hakan Şükür, İlhan Mansız and Volkan the goalkeeper ? but that guy was half Turkish so I thought it was maybe an “origin discovery” thing… His name is David btw… I tried his oud that night and he gave me an angry look when i tried some country-blues stuff on it ?   The last crucial element was actually related to the music theory- the main thing I was learning at that time were the musical modes which I really liked and invested time in, but they had some strange names- Yoni (Ionian)… Dori (Dorian) vs vs… and so one day I decided to use the force of the ‘not yet so obvious to go to source of the’ internet to search for these names… turned out they were all names of ancient tribes from Anatolia… that was like the moment I realized that all of those coincidences are connected. That was in 2010, I remember because that was a world cup time and me and some friends made a gamble game in the results… I took some weird bets, for example- that Italy wouldn’t pass the group stages, that Uruguay will get to the semi finals… all my friends laughed at me but I won it because of those strange ideas and the day I got the money David called me and said he is buying a new Oud and that maybe I want to buy his old one… and so I did and that’s how it realy started… at that moment in time I still didn’t know about Erkan Oğur and what’s classical turkish music whats turk sanat Whats arabesque… and most importantly- what’s Türkü.

 

  • Engin: What mostly attracted you to this music?

Gilad:  The thing that mostly attracts me to this music is that said modal element of it, I used to hear music in my head when I was younger but I couldn’t ever formulate it to either a verbal explanation nor a composition or playing style… when I opened up to turkish music (especially after discovering Erkan) things started to move towards that point, I guess technically it’s the articulations and nuances as well as the improvisatory nature of a large part of this music.

  • Engin: Was it hard or weird for you at that time to listen makam music with all microtone stuff for you?

Gilad:  Actually, maybe people in Turkey don’t know this but Makam music is very common in Israel, it’s not alien to us at all, but of course I grew up more affected by the western cultures side (rock, blues, schwartzenneger movies vs vs), i think this is common for young Turks as well… but the interesting part is that if you consider the microtonality than in Turkish music it is actually more subtle than in arabic and arabic-jewish style, a factor that I really prefer, so in some way the Turkish music intonation was nicer to my ears than what I sometimes heard here… of course it’s a generalization but I think it has a big impact on the overall experience of listening to and playing these types of musics. Btw, in the 80’s and 90’s Turkish arabesk was really influential in Israeli, affecting music, films and even dressing style.. and it’s now popular again, we have a new Turkish films channel and I watched “Martıların Efendisi” a few days ago… very very nice film ?.

 

  • Engin: What about Turkish classical music? Do you play or just listen? Or not interested much?

Gilad:  I started out studying the Oud and learning some classical turkish music, but actually the moment I heard Türkü (even before Erkan) I began finding myself drawn to it, it has a different character of course, but there is something about the supposed monotony of it that gave me that same feeling of a journey, it’s also a great vehicle for the elements of music that means most to me- articulation, nuance and emotion… the repetition is actually an illusion because each small variation gives a nee life during the song, that’s what differentiates a high level musician to an amateur musician to my taste. People like Erkan really capitalize (knowingly or unknowingly) on this energy as far as I’m concerned.

 

  • Engin: You used to play oud wright? How did you jump to fretless guitar? I bet it is easier for a guitar player, isn’t it?

Gilad: 6. One day when I was watching YouTube for some oud players, the then open and young YouTube algorithm suggested a video with a guy with white hair and bıyık… it looked interesting so I pressed it… it was “bir sevda şarkısı”… the old version, which is the best in my opinion… from the very first notes I knew a major thing happened… I could ‘smell’ the music!!! When I say I can ‘smell’ a music that’s the highest compliment one could get from me (Pink Floyd’s ‘a Pillow Of Winds’ is another example)… than that clip, which was a ‘changing photos’ kind started showing photos of this strange (in a good way) guy and my head exploded ? he had fretless guitars!! I immediately removed the frets from a cheap Romanian guitar that i had… really that same moment… to be completely honest it wasn’t the first time i saw a classical fretless guitar, but the one i saw before it was so so bad (high action… bad sound) that I didn’t think that it’s a serious thing… Erkan’s video proved me wrong and it was the start of my journey… it was also the last time i played the oud…   In some way it’s easier to approach a fretless guitar when you are already in high command of a normal guitar, but I wouldn’t say it’s easier than oud, the oud has a long tradition and many masters to learn from, it has an outward percussive playing style that is easy to be dominant with, the fretless guitar it still a young instrument, with many things to improve, but that was also what attracted me to it, I actually learnt sound production just due to the hardships of amplifying and recording the fretless guitar.

 

  • Engin: I know you are highly influenced by Erkan Oğur. Why is that? What makes Erkan different for you personally and for music in general? I know you attended his seminar in Crete at Labyrinth Music School.

Gilad: Yes, of course Erkan, as I already mentioned, is a huge influence on me. As i said he was the catalyst for me to pick up the Fretless Guitar and his general approach to music is really inspiring for me. It’s thru studying him that i git rid of a lot of (psychological) baggage that hindered my development and enjoyment of music. I saw a guy who is doing his own thing without care wether they are ‘right’ or ‘acceptable’ or whatever, but as he did it he took it to the highest levels of manifestation… it’s thru him that i finally fell in love with Jazz, which was a genre that I used to despise as a teen… and his nuances and articulations were the greatest joy for me to observe and absorb. Btw… most people care about Erkan’s fretless playing but actually for me I was always mystified and mesmerized by his harmonies, his arrangements are out of this world, just listen again to songs like bülbülüm and dersim dört dağ içinde but pay careful attention to the harmonic textures there.. and then listen to Haydar and bu ne ya!?!?    I girit seminars i used to ask him about the harmony all the time but he said he doesn’t remember ? I think he thought I wanted like a specific arrangement, but actually I wanted to learn his approach… also he said I’m the only one who asks him about harmony ?

Bu arada, çoğu insan Erkan’ın perdesiz çalmasını önemsiyor ama aslında ben her zaman onun armonileriyle hipnotize olup büyülendim. Aranjmanları bu dünyanın dışında. Sadece Bülbülüm Altın Kafeste ve Dersim Dört Dağ İçinde’yi bir daha dinleyin. Ama oradaki armonik dokulara dikkat edin. Ve sonra Haydar’ı dinleyin: “Bu nedir ya!?!?” Girit’teki derslerinde ona her zaman armoniyi sordum ama hatırlamadığını söyledi ? Sanırım belirli bir parçanın akorlarını istediğimi düşündü, ama ben aslında yaklaşımını öğrenmek istedim. Ayrıca, ona armoni hakkında soru soran tek kişinin ben olduğumu söylemişti. ?

  • Engin: Who are the other musicians you like, or you are influenced by? What other musics you listen?

Gilad: In the Turkish realm I am also a big fan of Okan Murat Öztürk who I also got to know personally and I can safely call him a friend ? Okan, apart from being a remarkable player and singer, is also very heavily into the harmony side of it and I even found some papers he wrote about quartal harmony. His productions are also terrific and unlike Erkan he remembers everything ? i was lucky enough to have him as a guest for a concert we made in Izmir and he came to Israel 2 times for workshops and concerts.      Erdal Erzincan is a big influence and I love Şeymus Fidan’s style, he accompanied Erdal with guitar for many years. I particularly like Erkan Çanakçı he is a great example of someone who is exceptional in his nuances and articulations and i always loved soft playing style. Many of the türkü world- modern players such as adem Tosunoğlu, sinan ayyıldız whom are personal friends, Alevi styles- Tuncay Balcı, sabahat akkiraz, ersin perçin, cengiz özkan, erol parlak, my dear friend sercan baş and Engin topuzkanamış… the list is very long of course. Cenk Erdoğan is also a big influence and he is a great guy who helped me quite alot along the way. Also i like ismail tunçbilek from taksim trio and muhlis berberoğlu is great. Aşık veysel tabiki and perhaps above all i think its Ramazan Güngör, it took me some time to understand his genius, but when it clicked, when my mind was ready to absorb it, it quickly climbed up in the ladder of appreciation.        These days I also listen to a lot of early western music, middle ages- early polyphony and mostly baroque… I actually bought a Baroque Lute 3 years ago and I’m practicing it every day, i really enjoy it and it completely changed my playing style. If anyone is interested in trying out some baroque lute music i highly recommend- “french baroque lute music” by Michal Schaffer (just type that in YouTube) and anything recorded by Robart Barto, especially Weiss volume 1 and 5.

  • Engin: I know you visited Turkey many times and one of the first visits was to my workshop ? It was also very interesting and exciting story on my side. Because our friendship started with this visit (actually before that via social media) and still going on. Can you tell us about your visits, feelings about Turkey, culture, food… other stuff than music ?

Gilad: Yes, the first time i came to Turkey was in 2013 to pick up the kopuz and Oğur Sazı you built for me, as well as Ekrem’s guitar. At that time I already knew a hit more than Hasan Şaş, Hakan Şükür, İlhan Mansız and volkan the goalkeeper ? i also knew “soğansız” and “indir” ?. Since then I came many more times and probably would be there now if it weren’t for corona… I really like Turkey, I was fortunate enough to meet some amazing people who are now dear friends of mine, really like brothers, and I got to see many amazing places, and hopefully to see more… Izmir is a city in which i spent a lot of time and always really liked it, and also I really like Istanbul, yes I know it’s kalabalık, and honestly I don’t like kalabalık places, but in Istanbul I’m not bothered with it… it’s like the city itself is enough, perhaps it’s the Bosphorous… perhaps its the history and the architecture… maybe the mix of culture…. the mix of people… it’s just something about the mix that’s is exactly right for, it’s like in music production- the most important part is the mix… it can literally change the entire sound of the recording. The food is great but Im half Lybian… nothing beats our food, sorry ? but I do love the Turkish food, midye is great, kebaps… and of course my favorite- Tantuni ?… also Turkish breakfast is the best.

 

  • Engin: So, let’s come to kopuz and ogur sazı. This is again a part of my story too. I remember I was very anxious and excited at same time. You were already playing baglama at the moment, right?

Gilad: 10. Yes, but it was a very early stage that i was playing bağlama, watching Erkan videos and listening to his albums made me very curious about Kopuz and that’s how I found you on Facebook, at those days it was a much more naive and relaxed environment, not the crazy political waste dump that it is today, and making these sort of connections was a really new and exciting thing. Luckily it was the right time for me to translate that connection into a physical one and thus we could get to meet in real life. It’s still something that I’m really happy about, and honestly im really i really miss everyone… I can’t wait to come again.

  • Engin: What other instruments do you play? Do have like a “main” instrument you play and like the most?

Gilad: Good question ?? I have many instruments… maybe too much ? I can’t say which is my main one… it changes… these days i mostly play the Baroque Lute and, strangely enough, my Stratocaster ? there were times when I played almost only the fretless guitar… I always ask myself- which one would I choose if i were forced to choose just one…. i still couldn’t answer it… but there’s a big chance it will be the Ramazan Cura ? I really enjoy taking my dog for a walk wand playing it while walking.   I have several electric guitars- 2 six strings, double neck and 8 string… I have all sorts of kinds of kopuz- Oğur Sazı and a 13 string kopuz, and the pes kopuz that i really like. i have a very nice uzun sap that i bought in Natürel Müzik in İstanbul, and a nice kısa sap that erkan çanakçı helped me buy is on it’s way to me… I have 2 bass ukuleles… and a classical guitar…

  • Engin: OK I have to ask also the “13 String Lute-Kopuz” ? How that idea came to you? And do think it is worth the effort, is it a usable nice instrument?

Gilad: The 13- string kopuz lute was an attempt to marry the baroque lute style with a kopuz, you can check the arrangement i made for ‘Bir İncecik Duman Tüter’ that i played with it. I play the 6 string more than i do this one, but mainly because i need to change strings and I’m too lazy ?.. it is a functional instrument, although it needs to be amplified, or played in a small room for a small audience. As is the baroque lute- its a solo instrument, meant to be played alone, i cant see it being played with a group… maybe a small thing- singer and a soft drum…

 

  • Engin: Tell us about your work. Do you give concerts, teach? And your albums? You know I’m waiting your album with our dear friend Melisa. I listen some pieces from that album last year and vow, some amazing stuff was going on there! Come on, when will we hear it!?

Gilad: Well, the album will be out, probably in Jan 1. 2021 in all digital platforms and shops, and indeed it’s a very nice album ? i enjoy listening to it myself ? working on it with Melisa was really a great time and the result is much better than I imagined it to be. Btw I also have a solo album out- “Improvisations On Fretless Guitar” which consists of, obviously, improvisations on fretless guitar… just one guitar, from beginning to end, without anything else… I really like that album because it’s something that I always wished Erkan would do… but instead I did it myself, so it’s kind of nice… and because it was 100% improvised, when I listen to it it feels like another person performed it, which is a cool feeling.        These days I rarely give concerts because of corona… but I do teach music.. and have been teaching for many years. I recently started teaching in a school in northern Israel. Most of my time I spend practicing… I’m still not good enough to my standards… so I keep on going ?

  • Engin: How’s with the pandemic? Did it change your life or gave any opportunities? I know a ton of musician very badly affected, especially on the economic side, by the ongoing situation. It’s already not easy to survive as a musician and now pandemic added!

Gilad: Yes, the pandemic obviously affected me, but it actually kind of made me be available to accept that job I mentioned earlier… up until the pandemic i used to zigzag between Turkey and Israel, which made it hard to commit to a regular job thing… i used to mostly rely on private students, gigs and projects… and now, because I can’t go to Turkey i could take that job offer… so in some sense my economic situation actually improved… but it’s a silver lining to a situation that I don’t particularly enjoy… seeing the masks and hearing about people’s hardships, as well as seeing the way so called “experts” and politicians use it to advance their agendas is not a pretty sight… I would really like it to end… but I’m not optimistic about the economic crash that it will bring about…

  • Engin: You played with Yinon Muallem and made a great youtube video. Yinon is a great Israeli musician living in Istanbul for a long time. How that project came to life? You knew each other before that right?

Gilad: Yinon was always a big inspiration for me, both musically as well as personally in the sense that by his own example I saw that the dream of going to Turkey and involving myself with people and musicians there is not a long shot dream. Me and Yinon discussed the idea about a month before the clip was published, it was actually a very quick project, we knew each other for years, I actually took some lessons from him a decade ago, and we just felt that this can be a nice time to cooperate on something. Hopefully more will come.

 

  • Engin: Besides being a player, you’re a composer as well. What ingredients your music has? How do you compose, what fires you up?

Gilad:  Well i don’t consider myself too much as a composer because my main thing is improvisation, which i take quite seriously, I actually use compositional techniques (such as Cells, Rows, counterpoint and so on) within my improvisations and practices of improvisations.     Seldom I do actually compose music and it can be in several ways- either i repeat an idea until it is stuck in my head and I develop it, or I really sit with a piece of paper and write music on it… sometimes I use a computer for writing it, which is a nice thing to do. I found myself composing quite a lot for the Baroque Lute, but it’s just what the instruments make me do… When I pick up a kopuz or a fretless guitar its like they want me to improvise, and the lute wants things to be repeated… although I do do the opposite as well (compose on kopuz/fretless guitar, improvise on lute).    Right now my biggest problem is fingernails- fretless guitar needs them, lute wants without… thats a real conundrum.

 

  • Engin: Any upcoming projects?

Gilad: Our album “Taluş” will be released soon, i will hopefully be joining a big Israeli musician on a project soon, where I will play Fretless Guitar, let’s see what happens with that… and I hope to solve the fingernails issue.. there aren’t any concerts and such right now, I was always one to not make so much concerts and now the corona situation made it even worse.. we will see, usually projects finds me (Including my own) so i am waiting patiently.

 

  • Engin: Thank you for this openhearted conversation and hope to see you soon here again.

Gilad:  I thank you and whoever reads this. And yes- I also look forward to coming again, inşallah sooner than later.

 

 

 

2 thoughts on “Gilad Weiss Söyleşisi: “HAVADA GİTAR ÇALARKEN!””

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top